“Atatürk’ün Partisi”ne İlk 4 Maddeyi Kabul Ettirememek

Geçtiğimiz 14 Mayıs genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en saçma tartışması, Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yani “Atatürk’ün partisine ilk 4 maddeyi kabul ettiremiyoruz” diyenlerin çıkardığı yaygaraydı. Bu yaygarayı çıkaranlara kötü bir haberim var, anayasanın ilk 4 daha doğrusu ilk 3 maddesini değiştirilemez olarak kabul eden Mustafa Kemal Atatürk değil 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren askerlerdi. 1980 darbesi öyle bir şekilde memleketi mahvetti ki etkileri hala oldukça yoğun biçimde hissediliyor. Mustafa Kemal Atatürk döneminde kabul edilen anayasada değiştirilemez olduğu kabul edilen madde sadece 1 taneydi.

Peki bu tartışma nasıl çıktı? Demokrasi ve Atılım Partisi (DAP) başkanı Ali Babacan, gazeteci Nevşin Mengü ile gerçekleştirdiği bir röportajda “O maddeleri değiştirmek gündemimizde yok” demesine rağmen Nevşin Mengü’nün ısrarlı sorularına karşı net bir cevap veremeyip çeşitli açıklamalar yaptıktan sonra “O günkü şartlarda tartışılması gerekirse tartışılır” diye bir cümle kuruveriyor. Bu maddelerin tartışılmasının, ilk 4 maddenin değiştirileceği anlamına gelmediğini, korunabileceğini de ekliyor ama sonuçta söz ağızdan bir kere çıkar. Liberalliğin gözü kör olsun. Bu topraklarda özgürlükçü olmakla siyasetçi olmak arasında çok kalın bir çizgi var.

Türkiye’de siyaset eskiden de yalanlar kuruluydu ama artık bu iş incelikle manipülasyon şeklinde yapılıyor. Ali Babacan’ın açıklamalarından sonra insanların sorunlarının çözümü üzerinden değil de sorunları üzerinden siyasi kariyer kurmaya çalışan popülizm heveslisi siyasetçiler bu konuyu hiçbir zaman ağızlarından düşürmedi. Öyle ki Ali Babacan ve ekibi, bu konuda sarf ettikleri her şeyi video ile kanıtlamaya çalıştılar. Kutuplaştırmadan şikayet eden Babacan, kendi eliyle bu kutuplaştırmaya hizmet etmiş oldu. Bu videonun önünün arkasının kesilmiş biçimi de konuşmayı manipüle etmeye çalışanlar tarafından servis edildi.

Bu konu öyle köpürtüldü ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyu CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme getirmiş gibi “Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirme fikri CHP’nin ve tüm CHP’lilerin iradesi midir yoksa Kılıçdaroğlu’nun kişisel fikri midir?deyiverdi. O zamandan beri özellikle sosyal medyada CHP’nin anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmek istediği yönünde manipülatif içerikler sürdürülüyor. Manipülasyon öyle bir boyuta geldi ki 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Kılıçdaroğlu, aşırı milliyetçi Zafer Partisi başkanı Ümit Özdağ ile arkalarına Mustafa Kemal Atatürk’ü alarak anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilemeyeğine yönelik maddenin de içinde olduğu protokolü imzaladı. Artık bu protokoldeki maddeden sonra ne Kılıçdaroğlu ne CHP, bu manipülasyonun önüne geçebilir. Geçmiş olsun. Belirtmek gerekir ki geçmişte ilk 4 maddenin değiştirilmesi gerektiğini söyleyenlerden birisi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman‘dı.

Tartışmanın başına gelecek olursak anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilemez olduğunun kabulü Mustafa Kemal Atatürk döneminde değil 12 Eylül darbesi döneminde denk gelir. Mustafa Kemal Atatürk’ün döneminde kabul edilen iki ayrı anayasal metin vardı: 1921 Anayasası ve 1924 Anayasası. 1921 Anayasası savaş koşullarında kabul edilen bir anayasa olup daha sağlıklı bir değerlendirme yapmak için 1924 Anayasasına bakmak gerekir. Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun yani 1924 Anayasası’nın ilk maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” 1924 Anayasası’nın son maddelerinden olan 102/4 şu şekilde düzenlenmiştir: “İşbu kanunun şekli Devletin Cumhuriyet olduğuna dair olan birinci maddesinin tadil ve tagyiri hiçbir suretle teklif dehi edilemez.” Yani görüldüğü üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk anayasasında değiştirilemez olduğu kabul edilen tek madde, 1. maddedir. Devamı maddelerde başkent, resmi dil ve daha sonra kaldırılacak olan devletin dini düzenlenmektedir ve değiştirilemez oldukları kabul edilmemiştir. Öyle düzenlenmediği için yine Mustafa Kemal Atatürk döneminde devletin dini ibaresi 14 Nisan 1928 tarihinde kaldırılabilmiştir.

Üstelik şunu da belirtmek gerekir ki ünlü anayasacılarımızdan Bülent Tanör’ün, Şeref Gözübüyük ve Zekai Sezgin’in “1924 Anayasası Hakkındaki Meclis Görüşmeleri” kitabından aktardığına göre devletin temel niteliklerinin belirlendiği ilk 8 maddenin olduğu “Ahkâmı esasiye” bölümünde yer alan diğer maddelerin değiştirilemez hükümlerden sayılması önerisi tartışılmış ancak benimsenmemiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün bundan haberinin olmadığı söylenemez.

Mustafa Kemal Atatürk artık o tarihte yaşamıyor olsa da 27 Mayıs 1960’daki darbeden sonra hazırlanan 1961 Anayasası’nda da durum pek farklı değildir. 1961 Anayasası’nın ilk maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” şeklindedir. 1961 Anayasası’nın aynı bölümünde düzenlenen 9. maddesinde de değiştirilemez hükümler şu şekilde belirlenmiştir: “Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” Görüldüğü üzere yine sadece 1. maddenin değiştirilmesi teklif dahi edilemez durumdadır.

Gelelim şu anda yürürlükte olan 1982 Anayasası’na. 1982 Anayasası’nın ilk maddesi diğer anayasalarda olduğu gibi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” şeklinde. Ancak anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez düzenlemesi olan 4. madde şu şekilde: “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.(Yazım ve noktalama yanlışları düzeltilmemiştir.) Diğer hükümleri de sıralamak gerekirse 2. madde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” ve 3. madde “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.” şeklindedir. 1980 darbesini gerçekleştiren askerler, diğer anayasalardan farklı olarak değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeleri genişletmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde imkan olmasına rağmen böyle bir düzenleme yaptırmadığı açık.

Sonuç olarak ortada “Atatürk’ün partisine ilk 4 maddeyi kabul ettirememek” gibi bir durum yok. Mustafa Kemal’in kendisi ilk 4 maddenin değiştirilemez olduğunu düzenlememiş. Parantez açarak belirtmem gerekir ki “Atatürk’ün partisi” 1980 darbesini gerçekleştiren askerlerce kapatılmış olup “16.10.1981 tarih ve 2533 Sayılı Siyasi Partilerin Feshine Dair Kanun” yürürlükten kaldırıldıktan sonra CHP, 09.09.1992 tarihinde tekrar açılmıştır. “Atatürk’ün partisine ilk 4 maddeyi kabul ettiremiyoruz” diyerek yaygara koparan ve CHP’nin Atatürkçü olmadığını iddia edenler tarih bilmiyor, biliyorlarsa bile tarihi çarpıtıyorlar. Maalesef ülkede anayasa hukuku eğitimi almış birçok hukukçu dahi bu manipülasyonun etkisinde kalıyor.

Ezcümle benim derdim Mustafa Kemal Atatürk’ü de CHP’yi de Kemal Kılıçdaroğlu’nu da savunmak değil. Bu manipülasyona daha fazla dayanamadığım için bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. 12 Eylül militarizminin en büyük marifetlerinden birisi, memleketi yalanla, kanla, baskıyla boydan boya şekillendirmek oldu. Türkiye’nin en kritik seçimlerinden birisinde de bu konu günlerce tartışıldı, ikinci turda protokollere konu oldu. Ama hepsi yalana ve manipülasyona dayanıyordu. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu da devlet destekli bu algıyı yıkamadı, aksine bence protokolle bu algıyı güçlendirdiği. Seçim döneminde milliyetçilik naraları içerisinde memleket insanlarının sorunları bunlar kadar konuşulmadı.

Kaldı ki bugün Recep Tayyip Erdoğan çıksa ve bir cumhurbaşkanı kararıyla ilk önce anayasanın ilk 3 maddenin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmünü içeren 4. maddesini, ardından da ilk 3 maddesini kaldırsa kim nasıl çıkabilir? Anayasada bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebileceği ancak ikinci yasama döneminde meclis nitelikli çoğunlukla erken seçim kararı alırsa bir kez daha aday olabileceği hüküm altına almışken yani Erdoğan’ın tekrar aday olmasının imkanı yokken aday olduğunu, çoğunluğunu kendi atadığı Yüksek Seçim Kurulu’nun da bu adaylığa itirazları reddetmesinin üzerinden 1 ay geçti geçmedi.

Ortada zaten uygulanmayan bir anayasa varken o anayasada değiştirilemez madde olsa ne olur olmasa ne olur? Önemli olan anayasada değiştirilemez madde olup olmaması değil bir kişinin veya bir grubun bu güce ulaşıp ulaşmadığıdır. Günümüz koşullarında Recep Tayyip Erdoğan’ın bu güce ulaşmadığını söyleyebilir miyiz? Eğer böyle bir şey yapmak isterse bunun cevabını da o zaman vereceğiz.