“Altılı Masa”, aylarca düzenledikleri toplantılardan sonra insanların uzun zamandır beklediği gibi nihayet cumhurbaşkanı adaylarını belirlemek için 2 Mart 2023’te toplandı. Toplantının sonunda yaptıkları açıklamayla “ortak Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ortak bir anlayışa ulaşmış bulunuyoruz” diyerek cumhurbaşkanı adaylarını 6 Mart’ta açıklayacaklarını belirttiler. Ortak açıklamada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaloğlu’nun da imzası vardı.
Ancak yöneticilerinin yaptıkları paylaşımların açıkça gösterdiği üzere İyi Parti’de sorun vardı. Buna göre Altılı Masa’yı oluşturan 5 parti Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerinde uzlaşmışken anlaşılan Meral Akşener ve İyi Parti ikna olmamıştı. Hemen bir gün sonra Meral Akşener, parti yönetiminin toplantısının sonunda diğer 5 partinin uzlaşmasına karşı çıkan tek parti kendileri olmalarına rağmen masadaki diğer partileri kişisel hırslarıyla hareket etmekle suçladı ve cumhurbaşkanı adaylığı ismi için en çok ismi geçen diğer CHP’li isimler Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a çağrı yaptı. Akşener, açıklamasında öyle konuştu ki ittifaktan ayrıldığını belirtmemesine rağmen doğal olarak ittifakın dağıldığı yönünde haberler yapıldı.
Bu siyasi kriz üzerine doğal olarak birçok şey söylendi ve söylenmeye devam ediyor. Benim dikkat çekmek istediğimse İyi Parti lideri Meral Akşener’in başarısız popülizm denemesi. Normal koşullarda Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş’a çağrı yapmasının akla yatkın tek bir açıklaması olabilirdi. O da daha önceden bu isimlerden birisiyle bu konuda anlaşmış olması. Ancak iki isim de daha önce defalarca Kılıçdaroğlu’na destek vererek O’nun iradesini yok saymayacaklarını belirtmişti. Hatta İmamoğlu, İyi Parti yöneticileri toplanmadan önce bu açıklamasını tekrar etti. Zaten iktidarın mahkeme eliyle İmamoğlu’na siyasi yasak getirme çalışmaları nedeniyle İmamoğlu oldukça riskli bir hamle olduğu için “ihale” biraz da milliyetçi partilerdeki geçmişi nedeniyle Mansur Yavaş’a kalıyordu. Ancak aynı gün geç saatlerde iki isim de sosyal medyada aynı anda birbirlerini “etiketleyerek” yapmayı tercih ettikleri açıklamayla pozisyonlarını tekrar ettiler. Bu da demek oluyordu ki başkalarını kişisel hırsla hareket etmekle suçlayan Meral Akşener’in kendisi aday olmayı planlıyordu. Ve anlaşılan bu amacına popülist yöntemlerle ulaşmayı düşünüyor.
Meral Akşener’in “Altılı Masa’yı dağıttığı tarihi konuşması” olarak değerlendirilen konuşmasında “millet” kelimesi tam 50 kere geçiyor. Neredeyse her kelimesinde millet geçen bir konuşma yapan Akşener buna rağmen bir kere bile Millet İttifakı demedi. Konuşmanın üslubundan söylediği şeylere kadar birçok konu gündem olsa da bu durum neredeyse hiç vurgulanmadı.
Sağcısından solcusuna popülistlerin ortak bir noktası vardır: Kendilerini halkın sesi olarak tanımlarlar. İstedikleri kadar oy oranına sahip olurlarsa olsunlar, kendisinden daha fazla oy alan bir partiye karşı dahi olsa halkın gerçek temsilcisi onlardır. Diğerleri olsa olsa seçkin olmanın getirdiği faydalarla yönettikleri medyayla halkı yanıltmaktadırlar. Meral Akşener şimdiye kadar her ne kadar “merkez”e oynasa da sağcı olduğu için, aşırı milliyetçi olmasının etkisiyle, halk yerine millet demeyi tercih ediyor.
Yanlış anlaşılmasın, konuşmasında 50 yerde millet demesi nedeniyle Akşenir’i popülizmle “suçlamıyorum”. Akşener, açıklamasında İmamoğlu ve Yavaş’a seslenirken konuşanın kendisi değil millet olduğunu iddia ediyor. Akşener’e göre millet, İmamoğlu ve Yavaş’a “ateşten bir gömlek giymeyi vazife kılmıştır“; kendisi değil. Akşener bununla kalmıyor ve devam ediyor: “Hiç şüphemiz yok ki bu vazife, reddedilemez bir vazifedir. Görmezden gelinemez bir vazifedir.” Peki sizce bu vazife neden reddedilemez bir vazifedir? “Çünkü bu çağrının sahibi millettir! Çünkü bu sözün sahibi millettir! Çünkü bu karar milletindir!“
Görüldüğü üzere Akşener, kendisini milletin yerine koyuyor ve kendi çağrısını milletin gerçek sesi, gerçek çağrısı olarak değerlendiriyor. Halbuki gördüğümüz üzere karar kendisinin. Kendi partisinden dahi birçok insan bu açıklamalar üzerine istifa ettiğini sosyal medyada paylaştı. Ülkücü camiaya Milliyetçi Hareket Partisi ve Devlet Bahçeli’ye Sinan Ateş cinayetinden sonra ikinci istifa şoku diyebileceğimiz bir süreç yaşanıyor. Meral Akşener henüz kendi partisine üye olan insanların sesini dahi ortaklaştıramamışken milletin gerçek sesi olduğunu iddia edebiliyor. Başarısız bir popülizm denemesi.
Meral Akşener bundan sonra ne yapacak? Aday gösterdiği isimler İmamoğlu ve Yavaş, Kılıçdaroğlu’na destek açıklamalarını gerçekleştirdi. Bugün de diğer büyükşehir belediye başkanlarıyla birlikte poz verdiler. Meral Akşener, cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklasa bile görünen o ki cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacak ve anayasaya rağmen aday olabilmesi halinde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu ikinci tura kalacak. Akşener, ikinci turda Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu’nu desteklemek zorunda kalmayacak mı? Neden bu kadar tantana? Akşener kendisini ve partisini oldukça zor bir duruma soktu. İmamoğlu ve Yavaş her ne kadar bunu toparlamaya ve belediye başkanı olmalarındaki başat faktör olan ittifak siyasetini sürdürmeye çalışsa da Akşener’in açıklamalarından sonra başarılı olmaları zor gözüküyor.
Türkiye’de her şey olur. Sıklıkla vurgulandığı gibi 24 saatte her şey değişebilir. Akşener’in açıklamalarına karşı Erdoğan’ın tepkisi henüz belli değil. Arka planda başka senaryolar mı dönüyordur? Bilinmez diyemeyiz, kesin dönüyordur. Meral Akşener’in bu çıkışının tek mantıklı açıklaması, Mansur Yavaş’ın gemileri yakıp aday olmasıydı. Ama olmadı. Akşener’e acaba Erdoğan’ın aday olmayacağı ve hatta acaba olamayacağı mı söylendi? Mümkün gözükmemekle birlikte Akşener’in durumunu mantıklı kılacak tek ihtimal şu an bu. Ama büyük ihtimal partisiyle birlikte kendisini dev aynasında görmesi ve bu nedenle böyle hareket etmesi daha olası ihtimal.
Türkiye tarihi açısından oldukça kritik bir noktada başarısız bir popülizm denemesiyle Meral Akşener’in bundan sonra anti-demokratik hatta despotik bir iktidara karşı demokrasi mücadelesi vereceği nasıl inandırıcı olabilecek? Akşener, açıklamasının sonunda ya tarih yazacaklarını ya da tarih olacaklarını söylemişti. Tüm muhalif topluluklarda yarattığı hayal kırıklığından sonra tarih olma ihtimalleri daha yakın bir ihtimal gibi gözüküyor.